Türkiye’ye oynanan en büyük kitlesel oyunlardan biri, İstanbul’un Taksim semtindeki masum çevre protestoları üzerinden geldi. Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesiyle başlaya bir çoğu iyi niyetli, entellektüel protestocuların masum çevreci eylemindeki masumiyet çoktan aşıldı. Hatta karanlık güçlere malzeme oldu. Türkiye’yi yangın yerine çevirerek, ülkenin bütünlüğüne kastetmek için halkı galeyana getirmek yoluyla mevcut iktidarı hedef aldı. Halkın iradesine darbe vurup, Türkiye’nin demokrasini sekteye uğratmak amacındaki eylemler, basit bir demokratik tepkiyi çoktan aşmış durumda. İçerde ve dışrardaki bir takım güçlerin, halkı ideolojik olarak kutuplaştırmak yoluyla Türkiye’nin demokrasisini sekteye uğratabileceklerini düşünüyor olmalılar.
Tıpkı 1955 yılında halkın yalan haberlerle galeyana getirilerek, Rumlara ait işyeri ve evlerin kundaklanmasına varan ırkçı olaylarda olduğu gibi, Taksim’de de, başta muhalefet partilerinden bazı siyasiler olmak üzere, Sosyal Medya yoluyla yayılan yalan haberlerle 10 binleri bir gecede Taksim’e yığdılar. Taksim’de başlayan olaylar, yapılan yalan haberlerle, yasadışı bir şeklide hızla bütün Türkiye’ye yayıldı. Polis ve siyasilerin olaylar karşısındaki tavırlarının ayrıca eleştiri konusu olarak tartışılabilecek noktalarda…
İstanbul, Ankara, İzmir’de yoğun olarak yaşanan ve zaman zaman şiddet içeren protestolara vardırılan olaylar, polisin barışçıl protestolara karşı nasıl davranacağını çok iyi öğrenmesi gerekiğini bir kez daha ortaya çıkardığı gibi, protestocuların da, yasalar çerçevesinde protesto yapmayı öğrenmesi gerektiğine işaret etti.
Wall Street İşgal eylemleriyle benzerlik nerde
New York’taki Wall Street İşgalcileri eylemlerini yerinden izledik. Orda işgal adı var ama işgal edilen yer sadece Wall Street yakınlarındaki Zuccotti Park’tı ve o park da, halk parkı değil, özel bir park olduğu için, parkın sahibi de şikayetçi olmadığından, New York Polisi (NYPD) protestocuları parktan çıkaramadı. Protestocular yürümek istediğinde de, Türkiye’de bazı yerlerdeki gibi arabalara saldırmayı bırakın, trafiği dahi kapatmadan, ancak kaldırımdan barıçı bir şekilde ellerinde her türlü pankartlar, her türlü sloganlarla bağıra bağıra yürüdüler… NYPD, olayların ülkenin birliğini bozacak noktaya taşımasına, protestoların amacından çıkmasına ve şiddete dönmesine izin vermedi. Bilinçli protestoculardan buna yeltenenler olmadı. Bir iki provokatör de zaten anında tutuklandı.
Kaldırımlarda yapılmasına izin verilen yürüyüşte, protestocuların, kırmızı ışıklar dışında, durup mağazaların önünü kapattıklarında da anında tutuklananlar oldu. Protestocular medeni olduğu gibi, polis ne rastgele protestocu tutukladı, ne de gaz sıktı. Türkiye’de de, olayların ilk başladığı Taksim Gezi Parkı’nı izledik, şimdi de Ankara’daki gösterileri izliyoruz. Medenileri, gerçek vatanseverleri tenzih ediyoruz ancak malesef gördüklerimiz, sizin de medyadan gördüğünüze göre, ne polisin ne de göstericilerin bir çoğunun, medeniyetin ve vatanseverliğin farkında olmaması. Karşılıklı sorumsuzluklar devam ediyor maalesef. Sosyal medya adeta kışkırtıcı bir mecraya dönüştü ve buradaki bir çokları, bilgisayarlarının önünde vicdansız birer tetikçi rolüne büründü. Tıpkı Türkiye’yle kıyaslanamayacak derecede anti-demokratik ülkelerde olduğu gibi.
Varanseverlik bunun neresinde?
Türkiye’deki şiddetin nedenlerinden biri de, bir çok insanın malesef, ABD’de yerinden izlediğimiz yasalara uygun protestoyu bırakın, gözünü bürüyen hükümet düşmanlığının vatan sevgilerinin üzerindeymiş gibi davranışları, ”ülkenin birliğinden bana ne, ülke yansa, batsa da, bana ne” dercesine bir protesto içinde. Farkında değiller bunun kaybedeni en çok kendileri olacak, kazananı ise ancak Türkiye düşmanları olacaktır. Tıpkı 12 Eylül öncesi gibi. Bu yasal gösterilerin dışında davranan, yol kapatan eli taşlı, yüzleri maskeli eylemci protestocuların Türkiye’yi dünyaya rezil ettiklerini geçtik, ülkeyi geri götürme oyununun piyonu olduklarının farkında bile değiller. Başta Gezi Parkı’nda başlatılan, belki de dünyaya örnek olacak derecede seviyeli olabilecek barışçıl protesto yapanların bu haklarını da gasp ediyorlar.
Ne diye, yasal protestoların dışına çıkarak ve olayları illegal boyutlara taşıyarak, Türkiye düşmanlarına değirmenine su taşıyalım diye kendilerine soramayacak derecede gözleri dönmüş. Ülke menfaatleri umurlarında değil. Vatanseversek gerçekten, prostestolarda, kışkırtıcılara kanmadan başta yasalar olmak üzere, vatanın tüm değerlerine saygılı, bilinçli, sorumlu ve medeni olmak zorunluluğundayız!
İstanbul için Olimpiyat hayal mi oldu?
Hiç bir zaman bu kadar yakın olunamayan Olimpiyatların Türkiye’de yapılması, Istanbul 2020, Gezi Parkı’ndaki protestonun masumiyeti kullanılarak, çağdışı ve 3. dünya ülkesi görüntülerinin yaşanmasına neden eylemlerle çoktan elden kaçmış olabilir! Türkiye düşmanları hariç, bunu yapmaya kimin hakkı olabilir? Umarız tüm taraflar, olaylardan dersini almıştır. Bu olayın sorumlusu gazcı polis, yağmacı ve saldırgan protestocular başta olmak üzere tüm sorumlular faturasını ödeyecektir. Bu arada yasal protesto hakkı kullanılsın ve kullanılması ülke yararına normal olarak ancak birilerinin bu hakkı amacından çıkarıp bundan nemalanması mağrifet ve yiğitlik olabilir mi? Gerçek yiğitlik sokaklara kalabalıkları, yıkma-dökme mantığıyla yasa dışı bir şekilde toplamak değil, bunun demokratik şekli olan sandıkta hesaplaşmaktır.