NEW YOK (AA) – SELÇUK ACAR – Amerikalı siyaset bilimci Profesör Norman Finkelstein, silahlı saldırıya uğrayan Fransa’nın başkenti Paris’teki Charlie Hebdo mizah dergisinin “mizah değil, sadizm” yaptığını söyledi.
Ailesi Nazi kamplarından sağ kurtulan Yahudi olan Amerikalı Profesör Finkelstein, Paris’teki mizah dergisi Charlie Hebdo saldırısıyla ilgili Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtladı.
İsrail’in Filistin’e yönelik şiddet politikasını eleştiren Yahudiler arasında bulunan ünlü Amerikalı Profesör Finkelstein, Charlie Hebdo’nun yayınının “mizah değil, sadizm” olduğunu kaydederken, son günlerde ününü ve tirajını misli misli katlayan Fransız dergisini, Naziler döneminde Almanya’da Yahudileri aşağılayıcı ırkçı siyasi karikatür ve yazılara yer veren haftalık Der Stümer gazetesine benzetti.
– ‘Charlie Hebdo personeline sempatim olduğu söylenemez ama…’ –
Charlie Hebdo saldırıyla ilgili olarak sorularımızı yanıtlayan Finkelstein ”İlk tepkim olarak Charlie Hebdo personeline sempatim olduğunu söyleyemem. İnsanların öldürülmemesi gerektiğini söylemeye artık gerek yok ve bilinmeli ki karikatüristlerin öldürülmesini desteklemeyeceğim.” dedi.
Charlie Hebdo saldırısından dolayı öncelikle dergiyi sorumlu tutan Finkelstein saldırıyı, kendini beğenmişliğin, öfke ve bağnazlığın sonucunda ortaya çıkan ”berbat bir durum” olarak niteldi.
– Charlie Hebdo – Der Stürmer kıyaslaması –
Charlie Hebdo’yu Naziler’in kontrolde olduğu dönemde 1930’ların sonuna doğru Almanya’da sık sık Yahudileri aşağılayan ırkçı siyasi karikatür ve yazılara yer veren Julius Streicher’in yayıncılığını yaptığı haftalık Der Stürmer gazetesiyle ile kıyaslayan Profesör Finkelstein şunları kaydetti:
”Örneğin 1930’larda Nazilerin yönetimde olduğu dönemde Der Stürmer adında çok ünlü bir gazete vardı. Julius Streicher tarafından yayınlanıyordu. Herkesin Der Stürmer’le ilgili hatırladığı, Yahudilerle ilgili ‘siyasi pornografik’ karikatürleri yayınlamasıydı.”
Karikatürlerde Yahudilerin çengel burunlu, şehvet düşkünü ve aç gözlü tasvir edildiğini hatırlatan Finkelstein, bütün bu Yahudi klişelerinin dehşet verici bir şekilde tasvir edildiğini belirterek konuşmasına şunları söyledi:
”Nazi Sorykırımı’ndan sağ kurtulan bir aileden geliyorum ve herkes her zaman Der Stürmer’in karikatürlerini ve Streicher’i hatırlıyordu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra editör ve yayıncı Streicher Nrumberg’te yargılananlar arasında yer aldı. Asıldı. Bu karikatürlerden dolayı asıldı.”
Bazı insanların geçmişe dönüp, ”bir kişi sadece bir gazete editörü olduğu için asılmamalıydı” dediğini belirten Finkselstein, ”Hiç kimse onun bu karikatürlerden dolayı bu cezaya çarptırılmayı hak edeceğini düşünmemişti. Kendime dedim ki 1930’lardasın, hor görülen ve umutsuz halktansın. Yahudiler bu haldeydi.” diye konuştu.
Finkelstein daha sonra şöye devam etti;
”Diyelim iki genç Yahudi’nin Der Stürmer’in editöryal ofisinin bulunduğu genel merkezini bastı ve gazetenin personelini yaptıkları aşağılama, hakaret yüzünden öldürdüler. Buna ben nasıl tepki vermem gerekiyor”
– Ya Irak’ta, Suriye’de, Gazze’de öldürülenler… –
Bazıları kendisine ”Der Stürmer ile Charlie Hebdo’yu nasıl karşılaştırırsın” dediklerini belirten Finkelstein, Irak’ta ilk Körfez Savaşından bu yana ve ardından yaptırımlar sonucunda beşyüz bin ila bir milyon arasında kişinin hayatını kaybettiğinin tahmin edildiğini belirtti. Finkelstein, İkinci Irak Savaşı’nda da Irak’ın parçalandığını ve bir milyon kişinin daha hayatını kaybettiğini söyledi.
Pakistan’da, Afganistan’da, Yemen’de öldürülenler birlikte, Suriye’de yüzbinlerce ve Gazze’de de binlerce kişinin öldürüldüğünü belirten Finkelstein, ”bütün Arap Müslüman dünyası dağılıyor, parçalanıyor. Oldukça çok ölüm ve yıkım var.” dedi. Bunca ölüm ve yıkım ortasında aşağılanan, küçük görülenlerin saldırısıyla, iki umutsuz ve çaresiz Yahudi gencin siyasi pornografiye karşı Der Stürmer’e düzenleyeceği saldırının hiçbir farkı olmadığını kaydetti. ”Bunların hiç bir sempatim yok. Onlar öldürülmeisi mi gerekiyordu. Tabii ki hayır.” diyen Finkelstein, ”Tabii ki Streicher asılmamalıydı” dendiğini pek duymadığını ifade etti.
– ”Anti-semitizm ve holokost inarı yasakken, İslam’a ve Müslümanlara saldırı serbest” –
Son günlerde Glenn Greenwald gibi bazı marjinal medya mensubu gibi iki yüzlü tutumların görüldüğünü ve New York Times’ta okuduğu bir yazıda Fransa’nın terörle mücadele yasasını uygulama hazırlığında olduğunu belirten Finkelstein, ”Fransa’da anti-semitizm ve holokost inkarı yasadışıyken, İslam’a ve Müslümanlara saldırı yasal” diye konuştu.
– ABD’deki tahrik edici beyanlar doktirini –
ABD’deki ”fighting word doctrine”ni (tahrik edici beyanlar prensibi) hatırlatan Finkelstein, Amerikan hukuk sisteminde bazı kelimelerin yüze vurulan bir tokatla eşdeğer olduğunu ve buna izin verilmediğini belirtirken, ”Bunun doğru bir ilke olduğuna inanıyorum” dedi.
Profesör Finkelstein şöyle devam etti:
”Charlie Hebdo karikatürlerine mizah dendiğini aslında orada hiçbir şey komik değil. Şayet komik olarak buluyorsan, Yahudilerin çengel burunlu ve büyük dudaklı tasvir edilmesi de komik olur”
Charlie Hebdo’nun yaptığının mizahla ilgisi olmadığını belirten şunları Finkelstein şunları kaydetti:
”Charlie Hebdo çalışanları bunu yaparken neyi başarmaya çalışıyorlardı? Herkes derginin yaptığına mizah diyor, bunlar mizah değil. Mizah ile sadizm arasında büyük fark var. Charlie Hebdo’nun yaptığı sadizm, mizah değil.”
New York Times’ın Charlie Hebdo karikatürlerini yayınlamayı reddetiğini belirten Finkelstein, haksız bir şekilde saldırgan karikatürlerin gazetenin yayın poltikasına uymadığı gerekçesiyle yayınlamayı reddettiğini ifade etti.
– Charlie Hebdo’ya Hustler örneği –
Charlie Hebdo’nun sadece bir ”siyasi pornografi” olduğunu belirten Fikelstein, ABD’deki Larry Flynt’ın yayıncılığını yaptığı Hustler dergisini örnek verdi. Farklı ırkların cinsel ilişkiye girdiğini gösteren karikatürlerin ardından bazı ırkçı güneyli beyaz Amerikalılar tarafından öldürülmeye çalışıldığını ve ömür boyu felçi kalmasına neden olduklarını hatırlatan Finkelstein, hiçkimsenin ”Biz Larry Flyntız” veya ”Biz Hustleriz’ demediğini kaydetti. ”O saldırıya uğramalı mıydı? Tabii ki hayır.” dedi.
– ”Charlie Hebdo değil, ‘Ben Der Stürmer’im desem nasıl olurdu?” –
Konuşmasında Nazilerin Der Stürmer’i ile Charlie Hebdo benzetmesinden dolayı karşı eleştiri aldığını hatırlatan Finkelstein şunları söyledi:
”Ben Der Stürmer’im. Bu nasıl olurdu? Farkı ne? Bunları size Fransızca söylemeyi isterdim. Bana Der Stümer’i Charlie Hebdo ile nasıl karşılaştırırsın demeye devam ediyorlar. Onların tartışma seviyesi bu. Charlie Hebdo editoryal personeli çok iyi diyorlar. Fark bu veya onların amaçları farklı. Fark nerede? Senin hedefin küçümsemek ve alay etmek. Fark bu mu? Başörtüsü takan kadınlarla alay etmek mi? Sen kimsin?”
– ”Türkiye ilerleme kaydederken, Fransa hala Ortaçağ’da” –
Konuşmasında Fransa’nın türbana koyduğu yasağa da değinen Finkelstein şöyle devam etti: ”Kadınların giydiği türbanı yasaklamaktan daha çok barbar bir şey düşünebiliyor musunuz? Aslında son 3 yıl öncesine kadar Türkiye’de de yasaklanmıştı. En azından Türkiye’nin bu konuda ilerleme kaydettiğini söyleyebilirim. Fransa hala Ortaçağ’da.”
– ”11 Eylül benzetmesi gülünç” –
Finkelstein, Fransa’daki saldırıların 11 Eylül saldırılarına benzetilmesiyle ilgili soruya verdiği cevapta da ”11 Eylül saldırılarının ne kadar korkunç olduğunu konuşmayacağım. Çünkü Hirorşima ve Nagazaki saldırılarının ne kadar korkunç olduğunun farkındayım.” dedi.
17 kişinin öldürülmesinin Fransa’nın 11 Eylül’ü olduğu şeklindeki değerlendirmeyi gülünç bulan Finkelstein ”bu İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda her 10 dakikada bir oldu.”
– “Avrupa, sadece ekonomik olarak değil çok kültürlülük uzlaşmasında da zorda” –
Avrupa’nın Müslümanlar konusunda ‘korkunç’ işler yaptığını kaydeden Profesör Finkelstein çok kültürlüğün uzlaştırılmasının zor bir konu olduğunu belirtti.
“Avrupa, sadece ekonomik olarak değil çok kültürlülük uzlaşmasında da zor durumda” olduğunu söyleyen profesör Finkelstein, Fransa’daki kıyafet kanununa değinerek, bunun despotik bir hale geldiğini vurguladı. Finkelstein, “hepimizin alçak gönüllülüğü uygulaması lazım diye düşünüyorum” dedi.
– ”Saldırganların Müslüman olduklarına ben inanmıyorum.” –
Finkelstein, ana akım medyanın neden Müslümanların ezici bir çoğunluğunun desteklemediği bir saldırıyla ilgili tüm Müslümanları sorumlu tutan bir dil kullanıldığına ilişkin soruya verdiği cevapta ise şunları kaydetti:
“Müslümanların sorumlu tutulmasının siyasi ve idolojik amaçlara hizmet ettiğini biliyoruz. Ancak dürüstçe kişisel olarak, saldırganların gerçekte Müslüman olduklarına ben inanmıyorum. Müslümanları biliyorum…”
Cevabında, “İdolojik büyük bir ajanda var, bu her yerde. Ancak normal Müslümanların ne konuştukları hakkında hiçbir bilgileri yok” diyen Finkelstein, Müslümanlarla tanışan birinin saldırganların Müslüman olduğunu söylemesinin imkansız ve bunun mantıkdışı olduğunu anlayacağını ifade etti.
– Siyaset bilimci, yazar ve aktivist –
Uzun bir süredir İsrail-Filistin çatışması hakkında yazılarıyla birlikte konferanslar veren ve 2014 Eylül ayından itibaren de Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde Misafir Öğretim Üyesi olarak belli aralıklarla ders veren Finkelstein’in sekiz kitabı bulunuyor. Finkelstein’in kaleme aldığı eserler arasında, Yahudi acılarının istismar edildiğini savunan “Soykırım Endüstrisi” aldığı kitabı da yer alıyor.