– Trump’ın Kudüs kararını yasa dışı sayan BM Genel Kurulu’ndaki Kudüs oylamasında, oylama öncesi ABD’nin baskılarına rağmen 193 ülkeden 128’nin ezici çoğunlukla “evet” oyu vermesi ve sadece 9 ülkenin “hayır” oyu kullanması, ABD’nin Güvenlik Konseyi’nden sonra BM’nin en demokratik organı Genel Kurul’da da Kudüs konusunda izole olmasına yol açtı.
– Oylama, ABD’nin beklenen diplomasi mağlubiyetine karşılık, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyelik oylamasında kaybettiği prestiji yeniden kazanmasına neden oldu.
– Oylama sonucu ayrıca, Başkanlık seçimlerinde başlayıp bugün de devam eden ve ABD’de “başarılı” olan Trump’ın “kutuplaştırma girişimi”nin, Kudüs kararıyla “dünyaya yayma” denemesinin hiçbir zaman başarılı olamayacağının en büyük sinyali oldu.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (TURKISHJOURNAL) – SELÇUK ACAR – ABD Başkan Donald Trump’ın 6 Aralık’ta kabul ettiği Kudüs kararının hukuken geçersiz sayılmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki tasarı ABD’nin baskılarına rağmen oybirliğiyle kabul edilirken, baskı yerine dünyanın çoğunluğunun hür iradesi öne çıktı.
BM Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) oylamada veto yetkisini kullanarak kararın geçmesine engel olan ve 14 “evet” oyuna karşın sadece kendi “hayır” oyu veren ABD, BM’nin demokratik organı ve tüm üye ülkelerin eşit oyunun bulunduğu Genel Kurulu’ndaki oylamada 193 ülkeden sadece 9 ülkeyi kendi yanında buldu.
Oylamanın manası
Tasarı 128 ülkenin “evet” oyuyla kabul edilirken, Filistin konusunda daha önceki oylamalarda ABD’nin yanında olan Pasifik ada ülkeleri başta olmak üzere 9 ülke “hayır” oyu verdi. 35 ülkenin “çekimser” kaldığı oylamada Trump yönetimi hem BM Güvenlik Konseyi’nde, hem de 193 üye ülkeden oluşan Genel Kurulun’da Kudüs konusunda bir kez daha izole edilmiş oldu.
Kabul edilen karar tasarısının, Kudüs’ü tek taraflı olarak İsrail’in başkenti ilan eden Trump’ın kararına karşı BM’ye üye ülkelerin ezici bir çoğunluğunun tüm dünyaya güçlü bir siyasi mesaj vermesi açısından sembolik bir manası yanında, Trump’ın kararının, uygulanabilirliğinin olmadığını ve bir kaç ülke dışında hiçbir ülkenin İsrail’deki büyükelçilik binasını Kudüs’e taşımayacağını teyit etme manası bulunuyor.
Başkanlık seçimlerinde başlayıp bugün de devam eden ve ABD’de “başarılı” olup, insanları çatışma noktasına taşıyan Trump’ın “kutuplaştırma girişimi”nin, Kudüs kararıyla “dünyaya yayma” denemesinin hiçbir zaman başarılı olamayacağının, hayalden öteye geçemeyeceğinin en büyük sinyali oldu.
Siyasi bir yaptırım gücü olmayan BM Genel Kurulu’unda kabul edilen tasarıların BM Güvenlik Konseyi’ndeki kararların tam tersi şekilde bağlayıcılığı bulunmasa da son karar, dünyanın bu hassas bir döneminde, ABD’nin dış politikasının bir sağ kanat eylemlerine dönüştüren Trump’ın ABD’nin uluslararası olarak ciddi bir diplomatik izolasyona uğrama ve uluslararası güvenirliliğinin büyük ölçüde düşmesi yönünde ilerlediğini bir kez daha teyit etmiş oldu. Kısaca, Trump’ın bazı İslam ülkeleri ve göçmenlere karşı tutumundan sonra aldığı Kudüs kararıyla ABD’yi çıkmaz sokakta ters yönde ilerleyen bir ülke konumuna sokarak mı “Amerika’yı yeniden büyük” yapacak merak ediliyor.
Venezüela ve bir çok ülkeyle birlikte Türkiye’nin BM kürsüsündeki dünyaya önemli mesajlar veren ABD’ye karşı güçlü çıkışı dikkat çekti. Kabul edilen Kudüs tasarısı, ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki terör gruplarının ABD tarafından silahlandırılması ve FETÖ’nün Pensilvanya’da ağırlanması olayından sonra iki ülkenin diplomatik kulvarda da karşı karşıya gelmesine neden oldu. ABD’ye karşı Türkiye’nin aktif rol oynadığı oylamada, ABD’nin tıpkı Filistin’in BM’ye “Üye Olmayan Gözlemci Ülke” oylamasında ve BM binasına Filistin Bayrağı asılması oylamasında olduğu gibi beklenen bir diplomatik mağlubiyet daha yaşamasına yol açtı.
Trump’ın Kudüs kararını yasa dışı sayan oylama zaferinin ayrıca ABD’nin beklenen diplomasi mağlubiyetine karşılık, Türkiye’nin BM Genel Kurulu’nda yapılan BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyelik oylamasında kaybettiği prestiji yeniden kazanmasına yol açtığını gözlemledik.
Bu arada, hatırlanacağı üzere, dünyada ABD’ye olan güvenin uluslararası olarak sarsılması ve bir çok konuda ülkeye zarar vermesi durumunda 25. maddede yer alan “ülkeyi yönetebilme ehliyetini kaybetmesi”yle “görevden azledilme”ye doğru hızla bir şekilde ilerleyen Trump, rahat bir şekilde bazı İslam ülkesi vatandaşlarına ve göçmenlere “vize vermeme” kararına imza atmıştı.
Türk- Filistin Dışişleri bakanlarının oylama öncesi salona hitabı
Türkiye, BM Genel Kurulu’nda yapılan önceki Filistin kararlarında olduğu gibi Türkiye bu oylamada da aktif rol oynadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı inisiyatif ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Filistin Dışişleri Bakanı Riad Maliki oylama öncesi salona hitap ederken iki bakanın ardından kürsüye gelen ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley kararın lehine oy kullanılması durumunda BM’ye yönelik tehdit içeren kısa bir konuşma yaptı.
Filistin Dışişleri Bakanı Maliki oylama öncesindeki konuşmasında “Kudüs’ün dahil edilmediği bir barışı planını kim hayal edebilir. Kudüs barışın da savaşın da anahtarıdır.” ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu da konuşmasında, “Ülkelerin oylarının satın alınabileceğini düşünmek ahlaki değildir. Biz korkmadık! Güçlü olabilirsin, ama bu seni haklı yapmaz” diye konuştu.
ABD’den İsrail’e BM’de kayıtsız şatsız destek
Bu arada, Filistin’in BM’ye tam üyeliğini BM Güvenlik Konseyi’nde engellenmesinde büyük payı olan, Filistin’in UNESCO’ya üye olmasının ardından kuruluş ile ilişkileri gerilen ve 31 Ekim 2018’den geçerli olmak üzere üyelikten ayrılacağını açıklayan ABD, BM’de haklı olup olmamasına bakmadan kayıtsız şekilde İsrail’in yanında yer alıyor.
Demokratik BM her zaman Filistin’in yanında
BMGK’daki Filistin oylamalarında İsrail tarafında yer alan ABD, Genel Kurul’da yapılan daha önceki tüm Filistin oylamalarında İsrail’in ile birlikte çok az sayıda ada ülkesinin desteğini alabilmişti.
BM’ye “üye olmayan gözlemci devlet” statüsüne 29 Kasım 2012 tarihindeki oylamada 138 ülke “evet”, 9 ülke “hayır” oyu ve 41 ülkenin “çekimser” kalmasıyla kavuşan Filistin’e karşı o zaman da ABD ve İsrail ile birlikte Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru ve Palau “hayır” oyunda başı çekmişti.
BM Genel Merkezi’ne Filistin bayrağının asılmasını içeren karar tasarısının oylamasında da sadece 8 ülkenin temsilcileri “hayır” oyu verirken karar, 119 ülkenin evet oyuyla kabul edilmişti.
30 Eylül 2015’te, BM Genel Merkez binası önüne Filistin bayrağının göndere çekildiği tarihi gün öncesi ve sonrasında Türkiye, Filistin ile büyük bir dayanışma örneği sergilerken, daha önce BM’deki hiçbir tören, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile katıldığı BM 70. Genel Kurulu döneminde yapılan Filistin bayrağı çekilmesi töreni kadar yoğun ilgi görmemişti.