WASHINGTONU (TURKISH JOURNAL) – Selçuk Acar – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başkan Donald Trump’la Beyaz Saray’da, Trump’a yönelik azil soruşturmasının kritik sürecinin başladığı saatlerde, iki ülke ilişkilerine nefes aldıran kritik bir görüşme gerçekleştirdi. İki ülke adına kazanımları olan, faydalı geçen görüşmede, ana sorunların ertelendiği sonucu çıkarken, Türk heyeti ilk defa 4,5 saate yakın bir süre Beyaz Saray’da ağırlandı.
Başkan Trump kendisine yönelik azil soruşturması çerçevesinde halka açık ifade verme sürecinin başladığı saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ı, Oval Ofis’te ağırladı.
Oval Ofis’teki klasik ağırlamada, Erdoğan ile yan yana oturan Trump’ın dışında ABD tarafından, Trump’ın eşi Melania Trump ile birlikte Senatör Lindsay Graham bacak bacak üstüne oturarak ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ayakta elleri önünde bağlı şekilde yer alırken, Türk tarafında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan (Melania Trump’ın karşısında oturarak) ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ayakta ‘hazır ol’ vaziyette görüntüye girdiler.
Trump’ın, Erdoğan’ı Oval Ofis karşılamasının ardından Ted Cruz ve Linsey Lohan’ın da aralarında bulunduğu beş Cumhuriyetçi senatörün son anda katıldığı heyetlerarası bir görüşme gerçekleştirildi. Hareketli geçtiği belirtilen görüşmede Türk heyetinin, ABD heyetine, YPG/PKK’lı terör elebaşı ‘Mazlum Kobani’ kod adının kullanan Ferhat Abdi Şahin ile kısa video izlettirildiği öğrenildi.
Savunma Bakanı Esper’siz görüşmede ana sorunlar S400’e takıldı
Beyaz Saray’daki krtik toplantıya ziyaretten hemen önce, “Türkiye hem S-400’lere sahip olup hem de F-35’lerle devam edemez” açıklamasını yapan ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in katılmaması ve bu toplantı yerine Güney Asya ziyaretine çıkması, “ABD artık Ortadoğu’dan çok Güney Asya’ya odaklandığı”nı hatırlan bir mesaj gibiydi.
İki ülke ilişkilerinde nefes alan bir kritik görüşme gerçekleştirilmesine rağmen, Türkiye’nin F35 programıyla ilgili de olumlu bir ilerleme haberi de gelmedi. Toplantılarda Trump “S-400 alımı bizim için çok ciddi zorluk yaratıyor” mesajını verirken, Beyaz Saray’ın açıklamasında, “Diğer alanlarda ilerleme için S-400’e ilişkin konuların çözülmesi hayati önem taşıyor” ifadesi kullanıldı. Bu ifade de S-400’lerin ilerde iki ülke arasındaki en büyük krizlerden biri olmaya devam edeceğine işaret etti.
Sonuçta, Trump-Erdoğan görüşmesinden Rus hava savunma sistemi S-400 krizi konusunda ABD’nin istediği yönde bir adım atılmazken, ABD’nin bu S-400’leri sorunların çözümü için şart koşması da görüşmede sorunların çözümü konusunda yol alınamadığına işaret etti.
Türkiye’nin kazanımları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mektup dahil her türlü negatif gelişmelere rağmen gerçekleştirilen ziyaretle, Barış Pınarı Harekatı’yla krizi dönemine giren ve Türkiye’nin Kürtlere “etnik temizlik yapıyor” propagandasıyla, tüm dünyadan büyük destek gören bugüne kadar görülmemiş derecedeki karalama ve Türkiye düşmanlığı seline karşı durmada en üst düzeyde önemli bir adım atmış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’nin kuzeyine düzenlenen askeri operasyondan hemen önce BM zirvesinde New York’ta yapmadığı basın toplantısını Beyaz Saray ziyaretinde Trump ile birlikte, şiddetle doğru bilgilendirilmeye ihtiyacı olan ABD medyasının karşısına geçerek gerçekleştirmiş oldu. Bu da tabii ki programın bir gereğiydi.
Erdoğan burada verdiği önemli mesajlarla inanılmaz derecede Türkiye karşıtı propagandalara karşı koyma açısından yeterli olmasa da önemli bir katkı sağlamış oldu. Ancak iki ülke arasındaki ana sorunların çözümü konusunda ciddi bir yol alındığı bilgisi ve izlenimi edinemezken, bir ziyaretle iki ülke arasındaki sorunların çözüleceği beklentisi de yanlış olurdu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk heyeti Trump’ın zor gününde 4,5 saate yakın Beyaz Saray’da kalırken, iki ülke arasındaki ilişkilerde bir yumuşama, havasıyla birlikte, kritik dönemdeki ilişkilerin nefes almasını sağladı.
Trump’ın geçen ay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve onun nezdinde reisi olduğu Türk halkına karşı hoş görülmeyecek derecede diplomasi dışı bir dil kullandığı mektubu Trump’a iadesi ve Senatör Graham’ın Senato’da sözde Ermeni soykırımı tasarısını bloke etmesi Beyaz Saray ziyaretinin olumlu sonuçları olarak yansıdı.
Sadece bunlar dahi ziyaretin ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. Ancak bunlardan da önemlisi, Türkiye’nin parmakla sayılacak kadar az sayıda dostu olduğu bir dönemde, haklı davasını anlatma, her türlü karşı soruları en üst düzeyde, ABD’nin en üst makamında cevaplama platformu bulmasıydı.
Barış Pınarı Harekatı öncesindeki BM zirvesinde, Erdoğan’ın uluslararası medya başta tüm medyaya açık bir basın toplantısını yerine, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun sadece aynı haber ve konuları işleyen Türk medyasının çağrıldığı basın toplantısıyla, BM’yi ciddi bir platform olarak kullanamama eksikliğinin, Beyaz Saray’daki basın toplantısında bir ölçüde giderilmiş olması Türkiye açısından kritik dönemde değerli bir kazanımdı.
Basın toplantısında yöneltilen, taraflı, sert, cevaplanmamış her türlü soruya, Türkiye bakış açısından verilen güçlü cevapların, yanlış düşünen, ulaşılması zor kitleye ulaşmada büyük imkan sunduğu ve Türkiye’ye karşı propagandaya karşı koymada etkili bir platform sağladığı inkar edilebilir mi? Önemli olan bu tür ABD’ye ve dünyaya geniş kitlelere ulaşmada etkili ve meşru imkanların değerlendirilebilmesi veya imkanların ortaya çıkması için çaba sarfedilmesidir.
Trump’ın aklı azil soruşturmasındaydı
Toplantı ve yemeğin ardından iki liderin ortak basın toplantısında ilk söz alan Trump açkılamalarında Erdoğan’ı destekleyen ifadeler kullanırken, belli etmemeye çalışsa da aklının, hakkındaki azil soruşturmasında, halka açık şahitlerin dinlenmesi oturumlarında olduğu gözlerden kaçmadı.
Trump’tan Amerikan vatandaşı Serkan Gölge çıkışı
Konuşmasının başında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik diyen Trump FETÖ’den tutuklu Amerikan vatandaşı Serkan Gölge’yi gündeme getirdi. Trump, “Öncelikle Serkan Gölge’nin serbest bırakılması nedeniyle Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Önümüzdeki günlerde geri dönecek. Türkiye stratejik bir ortak. Erdoğan’la Suriye’deki durumu müzakere ettik.” ifadelerini kullandı.
Bu arada, ara seçimlerde rahip Andrew Brunson’un serbest kalmasını iç siyaset malzemesi yapan Trump’ın, FETÖ üyeliğinden gözaltına alınan NASA çalışan Amerikan vatandaşıSerkan Gölge’nin kalmasını da seçim kampanyalarında kullanabileceği ihtimalinin yüksek olması nedeniyle, Türkiye’nin bu konudaki aylar önceki tahliye kararı, Trump için küçük de olsa bir hediye olarak değerlendirilebilir.
Trump ile ilgili aşikar bir konu da Amerikan halkına satabileceği ABD adına her türlü pozitif kazanıma ve dediğini yaptıran güçlü lider havasına her zamankinden daha fazla ihtiyacının olduğu gerçeğidir.
100 milyar dolarlık anlaşma gündeme geldi
Basın toplantısında, Erdoğan’ın büyük bir hayranıyım diyen Trump, 100 milyar dolarlık ikili ticaret anlaşması konusunda görüştüklerini açıklaması rafa kaldırıldığı belirtilen ticaret anlaşmasının yeniden gündeme gelmesine neden oldu.
“Önemli konuğum vardı, azil soruşturmasının bir dakikasını bile izlemedim”
Trump toplantıda azil soruşturmasıyla ilgili soruya verdiği cevapta,
“Azil soruşturmasının bir dakikasını bile izlemedim, daha önemli bir konuğum vardı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüm.” ifadelerini kullandı.
NATO ve S400
Türkiye’nin, NATO’ya karşı yükümlülüklerini yerine getiren ülkelerden olduğunu belirten Trump, NATO ortaklığının DAEŞ’in yenilmesi için çok önemli olduğunu belirtirken, “Türkiye’nin S-400 alımı ABD için çok ciddi zorluklar çıkarıyor, umarız bu sorunu çözeriz.” dedi.
Türkiye’de çok fazla Kürt var
Trump, ABD’nin Kürtlerle iyi ilişkilerine değinirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Kürtlerle çok iyi ilişkisi olduğunu belirtti ve “Türkiye’de de çok fazla Kürt var ve her türlü imkanları var.” ifadesini kullandı.
Suriye’de silahların susmasından memnuniyetini dile getiren Trump “Erdoğan’ı destekliyorum. Ateşkes oldukça olumlu ilerliyor.” ifadelerini kullandı.
Trump’tan sorusunu beğenmediği Türk gazeteciye “yandaş gazeteci” çıkışı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son BM ziyaretinde delege statüsünde New York’a getirdiği, ardından Beyaz Saray ziyaretinde de Erdoğan’ın yanında bulunan Türk gazetecilerden Hilal Kaplan’ın sorusunu beğenmeyen Trump’ın, verdiği cevabın ardından Kaplan için “yandaş gazeteci” ifadeleri kullanarak, Hazine Bakanı Mnuchin ve Dışişleri Bakanı Pompeo’ya bakıp tebessüm ettiği görüldü.
Ekranlarda kendisini eleştiren herhangi bir söze veya soruya karşı son zamanlarda kendini tutamayan, ters cevap veren Trump’ın Kaplan’ın sorusunda “teröristi Beyaz Saray’a davet etme ifadesi”ne verdiği tepkiye şaşırmadım. Hatta Trump Kaplan’a daha fazlasını da söyleyebilirdi ancak söyleyecekleri, söylediklerinden de daha anormal olurdu.
Erdoğan: Yeni sayfa açmakta kararlıyız
Ortak basın toplantısında Trump’ın ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
“Köklü müttefiklik bağımıza uygun bir şekilde ilişkilerimizde yeni bir sayfa açmakta kararlıyız. Trump ile milli güvenliğimizi tehdit eden terör oluşumlarıyla mücadele konusunda karşılıklı irademizi teyit ettik. Türkiye ve ABD, DEAŞ’ı tamamen bitirmek ve Suriye’ye barış ve istikrar getirmek için birlikte çalışabilir.”
FETÖ vurgusu
FETÖ’nün ABD’deki mevcudiyetinin sona erdirilmesi yönündeki talebini ve Türkiye’nin bu konudaki beklentilerini dile getiren Erdoğan, “Temenni ederim ki verdiğimiz belgeler ışığında, nasıl teröristler istendiği zaman biz veriyorsak, onlar da bu teröristi bize verirler.” dedi.
“Mektupları iade ettim”
Erdoğan basın toplantısında, basına yansıyarak, iki ülke arasında yeni bir soruna neden olan talihsiz mektupla ilgili açıklamasında, çoğul bir ifadeyle “mektupları takdim ettim” diyerek birden fazla mektuba işaret etti ve CIA’nin Mazlum Kobani kod adlı YPG liderinin terörist olduğunu ispatlayan belgesini de Trump’a takdim ettiğini söyledi.
Erdoğan bu konudaki açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Ferhat Abdi Şahin denilen teröristin Amerika gibi bir ülkenin Başkanı tarafından muhatap alınmasını üzüntüyle karşıladım. CIA’in bu adamın terörist olduğuna dair belgesini de kendilerine takdim ettim. CIA bunun terörist olduğunu belgelemiş. Mektupları bugün Sayın Başkan’a tekrar takdim ettim.”
‘Kürtlerle bir sorunumuz yok’
Cumhurbaşkanı Erdoğan Washington’da yaşayan Kürt asıllı bir gazetecinin sorusuna verdiği cevapta, ABD’de birileri tarafından çok güçlü şekilde Türkiye’nin “Kürtleri katlederek etnik temizlik” yaptığı, “Kürtlerin İsrail dostu mazlum bir millet” olduğu propagandasına karşı en üst düzeyde bir cevap niteliği de taşıyan ifadeler kullanırken, Kürt gazetecinin sorusunu yönelttiği sırada Türk heyetinin paniklemesinin ne kadar yersiz olduğu görüldü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın önceki yıl benim de katıldığım bir basın toplantısında “Mr. Kürt” diyerek ünlü yaptığı Kürt gazeteciye cevabında şunları kaydetti:
“Teröristin ırkı, milleti, dini, vatanı olmaz. Terörist, teröristtir. Eğer mücadeleyi vermezseniz bedelini yarın çok ağır ödersiniz. Nasıl Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizle münasebetlerimiz gayet iyiyse, Kuzey Suriye’deki Kürt kardeşlerimizle de bir sorunumuz yok. Esed’in Kuzey Suriye’deki Kürtleri kabul etmediği dönemde, ben o zaman Esed’e ‘yanlış yapıyorsun, pasaportlarını ver’ demişimdir. Şu anda parlamentoda benim partimin 50’yi aşkın Kürt milletvekili var. Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok.”
Rusya’dan S-400 alımı, Patriot talebi ve F-35 programı
Erdoğan basın toplantısında, Türkiye-ABD arasındaki en ciddi sorunlarından biri olarak öne çıkan S400 alımına da değinirken “Sayın Başkan’a şayet istenen şartlarda teklif verilmesi halinde Patriot alabileceğimizi tekrar söyledim, söylüyorum. S-400 sistemi ve F-35 programı başta olmak üzere bu alanda karşılaştığımız sınamaların üstesinden ancak diyalogla gelebiliriz.” ifadelerini kullandı.
Sonuçta, ziyaret, dünya medyasının büyük bir bölümünün Türkiye’nin “etnik temizlik” yaptığı, hatta “savaş suçu” işlendiği iddialarına neden olan Barış Pınarı Harekatı’nın ve bu harekatın başkomutanı olarak hedef olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyeti, bunu tartışanlar nezdinde tazelenirken, ABD tarafında son yıllarda pek duymadığımız “stratejik ortak” sözünü Trump’tan duymamıza neden oldu.
Ekonomik gücünü, dış siyasetinde de kullanan ABD ile Türkiye arasında, S-400’ler dışında, Halkbank davası dahil Demokles’in kılıcı nitelikteki bir çok konu iki ülke ilişkilerinde potansiyel tehlike olarak devam ederken, güçlünün sözünün geçtiği bir dünyada, ABD’de ve Avrupa’da güvenebileceği fazla dostu olmayan Türkiye’nin bilgiyi, teknolojiyi ve iletişimi iyi kullanarak daha da güçlü olmaya çalışmasından başka çaresi bulunuyor.