NEW YORK (TURKISH JOURNAL) – Ali Çınar – Dünyanın büyük kısmında toplumsal yaşamı durma noktasına getiren koronavirüs salgınının sonuçlarından biri de ABD ile Çin arasında gerginliği artması oldu.
Bilhassa Çin’nin Covid-19 salgını önceden haber vermemesi ve gerçekleri saklaması yüzünden, Trump yönetimi Çin’i ciddi şekilde eleştirmeye başlarken, sıkça Dünya Sağlık Örgütü’nün Çin odaklı yönetim sergilediğini dile getirdi. Zira ABD, dünya Sağlık Örgütü’ne yıllık yaklaşık 500 milyon dolar verirken, Çin sadece 42 milyon dolar veriyor.
ABD, Dünya Sağlık Örgütü’ne verdiği fonu kesmesi ile Çin’e mesaj yollarken, ABD Kongresi’nde de Çin aleyhine birçok aleyhte tasarı önerilmiş durumda. Başkan Trump’ın basın toplantılarında sürekli Çin gündeme gelirken, Trump, coronavirüs sonucu Çin’de ülkesinden çok daha fazla kişinin olmuş olması gerektiğini belirtti. Yani açıkça, Çin dünyayı kandırıyor demişti.
Sadece Federal Hükümet değil, eyaletlerde de Çin’e karşı savaş açılmış durumda. Örneğin, Missouri eyaleti, “Çin’in coronavirüs konusunda elindeki bilgileri kötüye kullandığı, diğer yönetimleri aldattığı ve Covid-19 salgınının dünya çapında bir pandemiye dönüşmesine yol açtığı gerekçesiyle Çin’e, Çin Komünist Partisi’ne ve bazı Çinli yetkililere dava açtığını açıkladı.
ABD’nin Çin’i dünyanın gözünde küçük düşürerek, Asya Pasifikte yaşanan krizi fırsata çevirmeyi ve Çin’nin -Dünya’nın Ticaret merkezi olmasını önlemeyi amaçlıyor. Zira ABD ile Çin arasındaki büyük güç rekabeti birçok alanda yaşanıyordu.
Çok uzun süredir yüksek büyüme oranları gerçekleştiren Çin ekonomisi bir süredir düşüş eğiliminde. 14 trilyon dolarlık Çin ekonomisinde 2020’nin ilk yarısında yüzde 6.8’lik küçülme yaşandığı açıklandı.
ABD ile Çin arasındaki ekonomik rekabet de özellikle ticaret savaşlarıyla gündemdeydi. Her ne kadar ocak ayındaki anlaşma yoluyla bir ateşkes sağlansa da, ticaret savaşları sürecinde Çin de olumsuz etkilendi. Dış ticaret hacmi daraldı ve ekonomik büyüme oranlarında yavaşlama görüldü.
Konuştuğumuz birçok ABD’li firma, Çin’deki üretim ortakları ile antlaşmalarını biterek, başka ülkelerde ortak aramaya başladıklarını biliyoruz.
Güven probleminden orta ve uzun vadede en çok etkilenen ülkenin Çin olacağı görülüyor. Covid-19 salgınıyla, tedarik zincirinde Çin’in üretimine bağlı birçok ülkede üretici ve tüketici firmalar aksaklıklar yaşıyor ve arz kaynaklarını çeşitlendirmeyi düşünüyor. Bazı tüketiciler Çin menşeli ürünleri tüketmek istemezken, büyük mağazalar da bu ülkeden aldıkları ürünleri Çin menşeli olmaktan çıkarmaya çalışıyor. Mevcut durumda Çin 40 yıldır yaşamadığı bir ekonomik küçülme tehdidiyle karşı karşıya. Virüsle mücadele edilen dönem boyunca Çin’de 8 milyon kişinin işini kaybettiği ifade ediliyor
Türkiye ABD’nin yeni iş ortağı olabilir mi?
ABD2nin yeni pazarlara kayma ihtimali ilede Türkiye’ye gözler çevrilmiş durumda. Tıbbi malzeme konusunda ABD’nin birçok ihtiyacını Türkiye’nin karşılama ihtimali çok yüksek. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump geçen hafta yaptıkları görüşmede, Türkiye’de ABD’ye ventilatör parçası yollanmasına karar verirken, Türkiye’den askeri uçakla büyük bir tıbbi malzeme yardımı salı günü ABD2ye ulaştı.
Covid-19’un kısa vadede şirketlere olumsuz etkilerinin, Türkiye’de orta ve uzun vadede fırsata çevrilebileceği değerlendiriliyor. Çin’e karşı oluşan arz ve talep yönlü negatif algı sonucunda, üretimin hangi ülkelere kayabileceği düşünüldüğünde G20 ülkeleri arasında Türkiye öne çıkan ülkelerden.
Türkiyenin esnek ve esnek üretimi ve ucuz insan gücü ile, bölgedeki ülkeler arasında Türkiye hakikaten dikkati çekiyor.Çin, daha küçük ölçekli
Esnek üretim kapasitesi, büyük piyasalara yakınlığı ve ucuz iş gücüyle Türkiye, çevre ülkelerin üretim üssü olmaya aday konumunda bulunuyor.Türkiyenin stratejik ve jeopolitik konumunu dışında uluslarası lojistik anlamındada öncü ülkelerden biri. Çin’deki olumsuzluklar ve dünya genelinde Çin’e verilen tepki ile bir ticaret sapması olması muhtemel.
Türkiye-ABD arasındaki ticaret hacminin 20 milyardan 100 milyar dolara çıkması için prensipte anlaşan iki ülkenin lideri, Covid-19 salgını mücadelesinde de ortak birçok işbirliği yapma fırsatı olduğu görülüyor. Türkiye’de 1700 Amerikan firması, 90 bin kişiye istihdam sağlaması dışında, toplam 31 milyar dolar da bir varlığı bulunmakta. Bu Amerikan firmaları geçen sene 35,4 milyar dolar gelir elde ettiler ve buda Türkiye’nin GSMH’nın yüzde 3.5’üne tekabül ediyor. Aynı şekilde birçok Türk firmasının ABD pazarına son 3 yılda hızlı şekilde girdiğini görüyoruz.
Bu bağlamda ABD ve Çin arasında yaşanan haksız rekabetin ve gerginliklerin Türkiye’ye bir fırsat olabileceğini de unutmamak lazım. ABD’nin seçim sürecinde olduğu da hesaba katılırsa, Çin’e karşı sert bir söylemle tekrar karşılaşmak olasıdır. Son bir ayda nerdeyse, yirminin üzerinde Türk firmalarından, bana email atarak ve telefon ederek, ABD’de iş yapmak istediklerini belirttiler. Türkiye, sermaye ihtiyacı olan ama esnek, güçlü üretim ve iş gücüyle güçlü bir ortak olarak ABD’nin güven duyacağı bir ciddi bir ortağı olabilir.
Krizleri fırsatı çevirmek bizlerin elinde. O nedenle iş dünyasının bu fırsatı kaçırmaması diliyorum