Barış yanlısı yenilikçi kanadı temsil eden Demokrat Partili Başkan Barack Obama, muhafazakar ve zenginlerin temsilcisi eski Massachusetts Valisi Cumhuriyetçi Mitt Romney’e karşı amansız seçim mücadelesi nihayet sona erdi. Her şeye rağmen iki lider arasında ibrenin Obama’dan yana olduğunu söyleyebiliriz.
Tüm anket sonuçları, Obama’nın çok az farkla Romney’in önünde olduğunu gösterse de, Romney tarafında çok küçük bir hareketlilik gözüküyor. Romney’in seçimin bir gün öncesinde bir kaç eyalette birden bulunup, yaptığı seçim konuşmalarında, demokrat oyları da dikkate alarak, daha birleşirici tutumu, önceden yaptığı yüksek sesli agresif söylemin aksine ”Obama Kongre’yle iyi çalışamadı ama ben çalışacağım. Valiyken eyaletimi başarılı yönettiğim gibi ülkeyi de yöneteceğim” ifadesiyle adeta, ”bu işi bilirim ve kendimden eminim” diyen, güven veren bir lider görüntüsü vermeye çalıştı. Ancak Obama’nın büyük bir başarıyla TV münazaralarında, Romney’in çizdiği zig-zagları ortaya koyması bu güveni yerle bir edecek türden oldu.
Obama sermayeden harcadı
Romney oldukça aktif bir şekilde agresif bir seçim süreci yaşarken, Obama’da seçimi kazandığı dönemdeki mücadele ve heyecanını göremedik. Obama’nın kampanyası, Mitt Romney’in yanlışlarını otraya çıkarmak üzerine kurulurken, bunda başarılı da olundu. Ancak, son haftalara kadar, yeterince, Usame bin Ladin’in öldürülmesi, Irak’tan çekilme ve Afganistan’dan da tamamen çekilme planından çok fazla basedilmedi. Obama’nın kampanyasının, Bush-Cheney ikilisinin hem siyasi hem de ekonomik enkazını yeterince dile getiremediği görüldü. Ancak her şeye rağmen Obama halk üzerindeki güçlü sermayesine güveniyor ve ‘Elektoral vote’ hesapları baştan çok iyi yapılmış gibi görünüyor.
Belirleyici faktör ekonomi
Dünyanın büyük bir çoğunluğunun Obama’yı desteklediğini bilinse de, ABD seçimlerinde bir çok ülkede olduğu gibi iç politika ve dengeler, özellikle de halkın ekonomisi oldukça belirleyici faktör. Bu açıdan bakıldığında, Romney, işsizliğin önemli olduğu ekonomik kriz ortamında, net bir şekilde 12 milyon Amerikalıya yeni iş imkanı sağlayacağının sözünü vererek, seçmeni cebinden vurmaya çalışması oy açısından puan topladı.
Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği
Obama yönetimiyle uyumlu bir dış politikaya sahip Türkiye, Beyaz Saray’da düşük de olsa bir yönetim değişiminde, elinde füze rampası kozu ve NATO üyeliği gibi güçlü nedenlerden dolayı, ABD’yle arasındaki ikili ilişkilerde keskin bir değişiklik beklenmiyor. Ancak Türkiye’yle ilişkilerde 1 Mart tezkeresini malzeme yapan, Dick Cheney’in danışmanlığında ve Ankara Büyükelçiliğ görevinde de bulunan, Bush iktidarının en nüfuzlu diplomatı Eric Edelman’ın Romney’in A Takımı’ndan olduğunu, yardımcısı Paul Ryan’ın da Türkiye karşıtı Ermeni tasarılarının savunucusu olduğunu biliyoruz. Edelman’ın bir röportajında, ”mevcut konjonktürde ne yazık ki ilişkilerimizin daha ziyade ‘al-ver’ şeklinde yürütülmesinden yanayım” sözünü hatırlatmakta da yarar var. ‘Neocon’ felsefesinin de etkin ideologlarından olan Edelman ayrıca bir konuşmasında, Türkiye’nin gücünün abartıldığı düşüncesinde olduğunu açıklamıştı.
‘Ehveni şer’ gözüken Obama’nın 2. dönemi hem ABD’nin hem de dünyanın ortak faydası olacaktır. Çünkü, Bush deneyiminden sonra, yeni bir Cumhuriyetçi parti iktidarını, ne ABD’nin, ne de dünyanın kaldırması kolay olmayacaktır.