NEW YORK (TURKISH JOURNAL)
ABD’de eski Başkan George W. Bush döneminde yıldızı parlayan, kaleme aldığı Türkiye’deki yönetim karşıtı yazılarıyla muhalefete pas atarak öne çıkan Daniel Pipes, Türkiye’yle igili en son bombasını Wall Street Journal’da (WSJ) patlattı.
‘Yeni Amerika’nın gözden düşme yazarlardan biri olan ve ABD’den çok, Türkiye’de tanınan Pipes, Türkiye’ye ayar verme girişimlerine devam ediyor. ”Ortadoğu Forumu” adlı girişimi nedeniyle Ortadoğu uzmanı olarak anılan ve Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması görüşünün de sahibi olan Pipes, WSJ gazetesinde yer verilen en son makalesinde, ”Türkiye’de İslami dönüşün gerçekleştiğini” savundu.
ABD’de New York Times gazetesine muhalefetiyle tanınan, muhafazakar görüşün temsilcisi ve İngiltere’de mahkemelik medya patronu Rupert Murdoch’un gözbebeği WSJ gazetesi, Daniel Pipes imzasıyla “Türkiye’nin İslami Dönüşü” başlıklı bir makale yayımladı.
Pipes’ın WSJ’daki makalesinin spotunda; “Ülkenin istikrarlı, laik, Batı yanlısı geçmişinin son izleri kayboluyor. Seçmenler isyan ederse, demokrasi de tehlikede olabilir” görüşü iler sürülürken, “Türkiye, büyüklüğü, konumu, ekonomisi ve sofistike İslami ideolojisi nedeniyle Batı’nın Ortadoğu’daki en büyük sorunu haline gelecek mi?” ifadelerine yer verildi.
Yazısında, ”Atatürkçü, sosyalist, Batıcı, askeri ve diğer güçlerin çöküşü son 10 yılın en şaşırtıcı gelişmesi” ifadesini kullanan Pipes, Türkiye’de AK Parti’nin iktidarda ikinci 10 yıllık dönemine girilirken, “Atatürk’ten bu yana hiçbir Türk politikacı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi ülkeye hakim olmadı” diye görüş bildirdi.
Hukuk alanında yaşanan sorunlara rağmen, Türkiye’nin son yıllardaki IMF’ye bağımlılıktan kurtulma başarısına, sağlık ve ekonomi alanları başta olmak üzere Türk halkına yönelik tarihi hamle ve kazanımlara makalelerinde yer vermeyen Pipes’in Türkiye’yle ilgili en son endişe ve fantazilerini şu ifadelerle dile getirdiği dikkat çekti:
”Türkiye’nin sadece bir sene önce Newsweek’te ve diğerlerinde Orta Doğu’nun “yeni süper gücü” olarak görünmesi, çoğu zaman Osmanlı İmparatorluğu’nun (1200-1923) gücünü ve prestijini yeniden kazanma rüyasına atfedilen Erdoğan’ın aşırı hırsı Türk etkisinin sınırlarını açığa çıkarıyor. NATO’dan kendini uzaklaştıran, sayıları artan düşman ülkelerle çevrilmiş olan, iç krizlerle çalkalanan Ankara kendini her zamankinden daha soyutlanmış ve büyük güç konumundan daha uzak buluyor.
Eğer Erdoğan seçmenlerin onayını kaybederse, iktidarda kalmak için demokratik olmayan yollara başvuracak. Bu rotayı, “Demokrasi bir tramway gibidir. Kendi durağınıza geldiğinizde inersiniz.” diyerek Başbakan olmadan daha önce çizmişti.
Onun diktatörlük öncesi zihniyeti, bağımsız yargıya meydan okuma, kendisine karşı olanları hapse atmak için abes komple teorilerini teşvik etme, sayısız gazeteciyi hapsetme ve arkadaş olmayan medya şirketlerine akıl almaz cezalar vermesi gibi attığı adımlarda görülebilir. Bu despot yöntemler zamanla çoğalıyor.
On yıllık makul demokratik bir iktidardan sonra, ekonomik, Suriye ve Türkiye’nin Kürt azınlığı gibi yaklaşan krizler Erdoğan’ın demokrasi tramvayından atlamasının sinyallerini veriyor gibi. AKP dişlerini gösterirse Türkiye Cumhuriyeti’nin Batı’yı daha da reddedeceğini ve Müslüman Ortadoğu’yu tanımlayan baskıcı, durağan ve düşman rejimlere benzeyeceğini görebilirsiniz. O zaman Batılı liderlerin değişiklikleri algılayıp, buna göre mi hareket edeceklerini veya Atatürk’ün artık öyle olmayan ülkesinin vizyonuna mı bağlı kalacaklarını izleyebilirsiniz.”