2.1 C
New York kenti
Cuma, Ocak 10, 2025

New York Times’ın Türkiye gerçeği: Amerikan gazetesi, Türkiye’yi nasıl ikiye böldü?

Mutlaka Oku

NEW YORK (TURKISH JOURNAL)

Geçen gün yayımladığı bir haberde Türkiye’yi ikiye bölen New York Times (NYT) gazetesi, yıllarca kimsenin çözemediği Türkiye gerçeğini, bir yazıyla ”ortaya” çıkardı. Gazete, Türkiye’yle ilgili iddiasına uygun ifadeler kullanan Türklerin görüşlerine yer vererek geniş bir Türkiye analizi yaptı.

Ünlü Amerikan gazetesi NYT, başlığını ”Kimlik değişimi, 2 farklı Türkiye’nin yükselişine neden oluyor” olarak attığı haberde;
”’Bazı sıvılar vardır birbirine karıştırılamaz.’ Bunu söyleyen ünlü Türk ressam, aktivist, siyasetçi ve yazar Bedri Baykam, burada kimyadan bahsetmiyor. Baykam, kendisi gibi laik ve Batılılaşmış Türklerle şu anda büyük ihtimalle hiçbir zaman bir akşam yemeğinde bir araya gelmeyeceği Türkiye’yi yöneten muhafazakar Müslümanlar arasında katılaşan ayrışmadan bahsediyor” ifadelerini kullandı.

Savunduğu görüşü destekleyen Bedri Baykam ve konuşturduğu diğer Türklerin ağzından Türkiye’yi ”Siyah” ve ”Beyaz” olmak üzere ikiye ayıran gazete, Bedri Baykam ve Bennu Gerede gibi Türkiye gerçeklerine oldukça uzak kişiler üzerinden ilginç Türkiye değerlendirmelerine yer verdi.

İşte sizlere, Türk halkını ”Beyaz Türk” – ”Siyah Türk” olarak görenleri konuşturarak Türkiye’yi ikiye bölen New York Times’ın haberinin Türkçe metni;

”Baykam, Pera semtindeki galeriden dönüştürülmüş büyük stüdyosunun bulunduğu yerde yumurta ve zeytin seçerken, “Aynı şekilde bile yemiyoruz. Biz kadınların ve erkeklerin birlikte oturduğu masalarda, şarap içip zevk alıyor ve şakalaşıp, Türk müziği, Beethoven, Rolling Stones, Beatles ya da Edith Piaf dinliyoruz. Onlar kadın, erkek ayrı oturuyorlar. Alkol kullanmıyorlar.” diyor.

Ulusal siyasetin yanı sıra günlük hayatın ufak ayrıntılarında süren mücadele, kelimenin tam anlamıyla siyah ve beyaza dönüşmüş. Bir köşede, Türkiye’yi Osmanlının mirasından arındırılmış, laik, cumhuriyetçi ve Avrupa görüntüsünde yeniden yaratmayı hedef edinmiş, cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e büyük saygı duyan “beyaz Türkler” var. Diğer köşede ise, kendi aralarından popülist bir başbakanın 2003 yılında göreve geldiği döneme kadar Türk elitleri arasına alınmayan, çoğunluğu Müslüman bir ülkede onyıllar boyunca ötekileştirilen “siyah Türkler” var. Bir çok siyah Türk bu başlangıcı sağlıklı, yeni bir denge olarak değerlendirirken, birçok beyaz Türk de bunu dargınlık siyaseti ya da daha kötüsü intikam olarak görüyor.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasanın yeniden yazılması ve cumhurbaşkanlığını sembolik bir rolden daha fazlasına dönüştürüp belki de cumhurbaşkanı olma arayışına girme yönündeki planlarını kararlılıkla sürdürürken, beyaz Türkler kendi dünyaları üzerindeki güneşin batıp batmadığını merak ediyorlar. İslam Dünyası’ndaki belki de en açık toplumda yaşıyorlar; toplumlarının bölge için bir model olduğu yönündeki övgüleri duyuyorlar; ve dönemsel paranoyaları nedeniyle hergün daha fazla bu açıklığın ya da kendi yaşam şekillerinin yok olduğunu hissediyorlar.

Devlet okullarının imam hatiplere dönüştürüldüğünü, müzik festivallerinin alkolden arındırıldığını, hükümetin arzularını sorgulamaya cüret eden gazeteciler ve generallerin aylar ve yıllarca hapishanelerde süründüğünü okuyup, duyuyorlar. Alkollü içeceklerin gittikçe artan vergilerle karşı karşıya kaldığını, bazı alanlarda zor bulunduğunu söylerken, bunun ne kadar sistemli yapıldığından da emin değiller. Ya da Erdoğan’ın iktidar hırsının dindarlığından daha tehlikeli mi –Ahmedinecad’tan daha çok Putin mi- olduğu konusunda emin değiller.

Türkiye’nin Batılı liderlerin bölgedeki istekleri açısından çok önemli olması nedeniyle bu liderlerin desteklediği, oldukça etkili ılımlı Müslüman ülke söylemine müdahale etmemek için neler olduğu yönündeki gerçeği bir kenara bırakmasından korkuyorlar.

Kendini vahşi çocuk olarak adlandıran, feminist, fotoğrafçı Bennu Gerede, bazen durumun o kadar da kötü olmadığına kendini ikna ediyor. Farklı erkeklerden çocuğu var ve halinden memnun.
Diğerleri bu kadar sakin değil.

Gözde Küçük adlı diğer bir Türk’ün, ”ülkedeki İslami uyanışı Atatürk’e ve Türklüğe “karşı devrim” olarak gördüğüne yer vererek, Küçük, ailesinin Boğaz manzaralı apartman dairesinde oturduğu yerden, “Bu ABD’de Başkanın gelip ‘Amerikan rüyası yoktur.’ demesine benziyor.” dedi.
Başka bir düşünce tarzı Erdoğan’ın mücadelesini acemi, ara sıra aşırı fakat Türkiye’de uzun zamandır meydana gelen dindarlığın ötekileştirilmesini ortadan kaldırmak için gerekli bir düzeltme olarak görüyor.

Televizyon sunucusu ve lobi faaliyetinde bulunan, uluslararası halka ilişkiler şirketi APCO’nun Türkiye ofisi müdürü Zeynep Dereli, “Şimdiye kadar herşey ya siyah ya beyazdı. Ya laiklik kemiklerine işlemişti yani bu dinle hiç bir ilişkisi yok anlamına geliyordu, ya da demokratik bir yapıda görev yapamayacağın düşünülüyordu.” dedi. O, mevcut hükümetin esasen intikam almakla değil, iktidarın halkı yansıtmasıyla ilgilendiğini düşünüyor ve ekliyor “artık sıra bize geldi sevinci de ara ara göze batıyor.”

Yazar

- Advertisement -

Daha Fazla

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

Son Eklenenler