Obama, gününün büyük bir bölümünün, savaş, terörizm, etnik çatışmalar, masumlara yönelik şiddete dair haberlerle geçtiğini anlatarak, ”Sürekli olarak boğuşmak zorunda olduğum konu, ABD’nin, ulusal çıkarlarımızı, güvenliğimizi ilerleten ve en yüksek ideallerimize, ortak insanlık anlayışına hitap eden şekillerde nerede ve nasıl müdahale edebileceği ya da hareket edebileceği hususu oluyor” açıklamasında bulundu.
Obama, sözlerine şöyle devam etti:
”Ve ben bu kararlarla boğuşurken, sadece olağanüstü gücümüz ve kapasitelerimizi değil, aynı zamanda sınırlamalarımızı da muhtemelen çoğu kişiden daha fazla düşünüyorum. Suriye gibi bir durumda şu soruları sormak zorundayım; bu durumda bir fark yaratabilir miyiz? Askeri bir müdahalenin etkisi olur mu? Hala Afganistan’da olan askerlerimizi destekleme yeteneğimizi nasıl etkiler? Sahadaki müdahalemizin sonrasında ne olur? Daha da kötü bir şiddeti ya da kimyasal silahların kullanımını tetikler mi? Esed sonrası istikrarlı bir rejim için en iyi umutları ne sağlar? Kongo’da şu anda öldürülen on binlere karşı Suriye’de öldürülen on binleri nasıl tartarım?”
Obama, bu soruların basit sorular olmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: ”Bunların üzerinde elinizden gelen en iyi şekilde çalışırsınız. Size göre tüm bu denklemleri dengeleyen kararlar alırsınız ve başkanlığınızın sonunda, geçmişe dönüp, ‘doğru olmayanlardan daha fazla sayıda doğru karar aldım, yapabileceğim yerlerde hayatlar kurtardım ve ABD bu zorlu, tehlikeli dünyada bir iyilik gücü oldu’ diyebilmeyi umarsınız”