ABD’nin İnsan Hakları Raporu’nun Türkiye bölümünde, en önemli insan hakları ihlalleri, “Adalete etkili biçimde erişilmemesi, hükümetin ifade özgürlüğüne müdahalesi ve savunmasız toplulukların yeterince korunamaması” başlıkları altında sıralandı.
Raporun Türkiye’yle ilgili bölümünde, “adalete etkili biçimde erişilmemesi” başlığı altında, devlete yönelik terörizm ve diğer tehditlerle ilgili geniş kapsamlı yasalara değinildi ve bunlarla ilgili davalarda yeterince şeffaf olunmadığı, adalet sisteminin siyasallaştığı değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, keyfi tutuklamaların olduğu, ön duruşma öncesinde uzun tutukluk sürelerinin görüldüğü, davaların uzadığı belirtilerek, hakimlerle savcılar arasındaki yakın bağlantının, uygunsuzluk ve taraflılık görüntüsü çizdiği öne sürüldü.
İfade özgürlüğü
“Hükümetin ifade özgürlüğüne müdahalesine” ilişkin başlıkta ise ceza kanunu ve terörle mücadele yasasının, basın ve internet özgürlüğünü kısıtlayan maddeleri muhafaza ettiği, çoğu, terörle mücadele yasası çerçevesinde veya yasadışı örgütle bağlantıları olduğu gerekçesiyle suçlanan çok sayıda gazetecinin cezaevinde olduğu iddia edildi.
Gazetecilerin, akademisyenlerin, yazarların ve kişilerin, haklarında soruşturma ya da dava açılması korkusuyla devleti veya hükümeti eleştirmekten çekinmesi sonucu otosansürün yaygın olduğunun bildirildiğine değinilen raporda, siyasi liderlerin, kendilerini eleştirenlere hakaret davaları açtıkları, “böcekle” gizli dinleme ve telefonların dinlenmesinin sık görüldüğü iddialarının işyerlerinde ve evlerde otosansüre özendirdiği ve ifade özgürlüğünü kısıtladığı ileri sürüldü.
Aralarında çok sayıda öğrencinin bulunduğu binlerce kişinin, yasal gösteriler sırasında gözaltına alındıkları ve terörle mücadele yasası çerçevesinde suçlandıkları savunulan raporda, ayrıca hükümetin, kadınlar, çocuklar, lezbiyenler, homoseksüeller, biseksüeller ve cinsiyet değiştirenler dahil olmak üzere savunmasız toplulukları tacizden, ayrımcılıktan ve şiddetten etkili biçimde koruyamadığı iddia edildi.
Yeni aile içi şiddet yasasıyla gelişme kaydedildiği ancak töre cinayeti dahil olmak üzere kadına karşı şiddetin hala önemli bir sorun teşkil ettiği, kadınların çocuk yaşta evlendirilmesinin sürdüğüne işaret edildi.
Belli başlı insan hakları sorunları
Türkiye’de 2012 yılında yaşanan diğer belli başlı insan hakları sorunları, “güvenlik güçleri tarafından yasadışı biçimde adam öldürmeler, gösterilerin engellenmesi, Kürt sorunu, öğrenci, işçi hakları ve muhalif faaliyetlerle ilgili gösterilerde bazen aşırı güç kullanıldığı iddiası, özellikle ülkenin güneydoğusunda insan hakları örgütlerinin faaliyetlerinin engellenmesi” olarak sıralandı.
Raporda, güvenlik güçlerinin görevi kötüye kullanmasıyla ilgili ihbarların soruşturulduğu ancak bunlarla ilgili tutuklama ve cezai takibat sayılarının düşük olduğu, hüküm kararlarının ise nadiren verildiği de belirtildi.
Anayasanın ve yasaların yasaklamasına rağmen bazı yetkililerin işkence ve diğer insanlık dışı eylemlere başvurduğu yönünde bilgiler olduğu öne sürülen raporda, bu tür eylemlerin, özellikle polisin gözaltısında, gösterilerde ve cezaevine nakil sırasında yaşandığının ifade edildiği aktarıldı. Raporda, hükümetin ise işkence ve kötü muameleyi önlemek amacıyla yasal teminatlara uygun olarak, “sıfır tolerans” kampanyasıyla çabalarını sürdürdüğü de vurgulandı.
Ordu içindeki insan hakları ihlallerine ve intiharlara da değinilen raporda, cezaevlerinin yetersiz olduğu ve uluslararası standartları karşılamadığı ifade edildi.
Raporda, Üçüncü Yargı Reformu Paketi’nin, yargı prosedürlerini değiştiren bazı hükümler içerdiği, siyasi mahkumların ayrı bir kategoriye alınmadığı, aralarında gazeteci, siyasi parti yetkilisi ve akademisyenlerin bulunduğu binden fazla kişinin siyasi mahkum olduğunun ileri sürüldüğü belirtildi.
Yeni yasal mekanizmanın, bireylerin Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan temyiz için başvurmalarına olanak tanıdığına değinilen raporda, bireysel meselelerle ilgili konularda, bağımsız ve tarafsız yargının söz konusu olduğu kaydedildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın İnsan Hakları Raporu’nun Türkiye bölümünde, Türkiye’nin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) ile artan işbirliğine ve Suriyeli sığınmacıların insani ihtiyaçlarına güçlü şekilde yanıt verdiğine dikkat çekildi.
Raporda, yerlerinden olan kişilere, mültecilere, geri dönen mültecilere, sığınmacılara, vatansızlara ve ilgili diğer kişilere yardım sağlanması ve bu kişilerin korunması noktasında Türkiye’nin UNCHR ile ve diğer insan hakları örgütleriyle artan biçimde işbirliği yaptığı belirtildi.
Türk hükümetinin, Suriye’den gelenlere sınırlarını açık tutmayı sürdürdüğü, sığınmacıların insani ihtiyaçlarına güçlü şekilde yanıt verdiği, öncelikle 14 kampın kurulması ve idaresi olmak üzere yardım için bir milyar dolardan fazla harcama yaptığı vurgulandı.
“PKK, çocuk asker kullanıyor”
Öte yandan raporda, hükümetin, bazı siyasi partilerin ve liderlerin faaliyetlerini kısıtladığı, milletvekili dokunulmazlığına rağmen mahkemelerin, cezaevindeki 8 seçilmiş parlamenterin tahliyesini engellediği iddia edildi.
Raporda, bazı yetkililerin yolsuzluk yaptıklarına, bunun yanı sıra cezayı öngören yasanın etkili biçimde uygulanmadığına değinildi.
Siyasi partilerin kapatılmasına yönelik yargı yolunun açık olduğu belirtilen raporda, mecliste 79, kabinede bir kadın milletvekilinin bulunduğu, parlamentoya yaklaşık 50 yıl sonra ilk kez Süryani bir milletvekilinin girdiği bildirildi.
Raporda kadınların, iş yerlerinde ayrımcılığa uğradıklarına, genellikle idareci kadrolarında yer almadıklarına, çocukların cinsel istismar gördükleri yönünde bilgiler bulunduğuna, ensestin hala bir problem olduğuna, terör örgütü PKK’nın çocuk askerleri kullandığına işaret edildi.
İnsan hakları raporunda, Türkiye’de Yahudi karşıtı olayların meydana geldiği, çeşitli gazetelerin, reklamların ve televizyon programlarının, Yahudi aleyhtarı mesajlar taşımayı sürdürdüğü, kitap evlerinde bu konudaki kaynakların yaygın biçimde görüldüğü savunuldu.
Türk hükümetinin, engelli kişilerle ilgili yasayı etkili biçimde uygulamadığı da öne sürülen raporda, anayasanın, tüm vatandaşlar için tek bir tabiiyet tanımını şart koştuğu bildirildi.
Raporda, hükümetin, dernek kurma hakkı ve toplu sözleşme konularında bazı kısıtlamaları devam ettirdiği, iş yasasının, sendika liderlerinin siyasi partilerde görev almalarını yasakladığı belirtildi.
Yasaların, zorla çalıştırılmanın her türlüsünü yasakladığı ve hükümetin bunları etkili biçimde uyguladığı vurgulanan raporda, çoğunlukla tarım, marangozluk ve ayakkabıcılık sektörlerinde kullanılan çocuk işçilerin, oto tamirciliği ve sokak satıcılığı da yaptıkları, bazı ailelerin çocuklarını çalışmaya ve dilenmeye zorladığı kaydedildi.
(Kaynak: AA)